Merhaba,
Başka yazılarımızda ırk tercihi, pet beslemenin size uygun olup olmadığı, kedi köpek sahibi olmanın yasal hak ve yükümlülükleri gibi konuları detaylı konuşmuştuk. Yazılar bölümüne tıklayarak yada sağ yukarıdan arama yaparak ilgili yazılara ulaşmanızın mümkün olduğu hatırlatıp konumuza başlayalım.
Her zamanki gibi yazımızın sınırlarını belirleyelim, yetiştiriciler için kriterler ve teknikler başka. Onu başka bir yazımızda ele alalım istiyorum çünkü orada seçimler çok daha kritik bu nedenle profesyonel bazı teknikler uygulamak gerekiyor. Bu yazımızın konusu kendisine bir kedi ya da köpek almak isteyen bireylerle ilgili. Yani ailesine yeni bir üye katmak isteyenlerle…
Öncelikle tabi ki “satın alma sahiplen” sloganımızı yerine bir yerleştirelim. 🙂 İster barınaktan ya da sokaktan sahiplenin isterseniz de aşık olduğunuz bir ırkı bedel ödeyerek alın fark etmez. Çoğu madde her iki yol için de ortaktır. Ortak olmayanları da ayıracağım zaten.
1. Öncelikle nasıl bir kedi / köpek istediğinize karar verin.
Büyük? Küçük? Erkek? Dişi? Pug? Siyam? Kırma? Hangisi? Evde bakmak için az tüy döken küçük ya da orta boy, yeriniz müsaitse de orta ya da büyük boy köpekler öneririm. Kediler içinse tüy yapıları ve karakterleri önemli. Genel de erkek kedi köpek öneriyorum çünkü dişileri kısırlaştırmadığınızda başınız daha büyük belaya giriyor malum nedenlerle 🙂 Erkekte “Yooo ben görmedim haberim yok…” deyip sıyrılabilirsiniz belki ama dişi köpeğiniz ya da kediniz hamile kalıp kucağınıza 8 tane yavru bırakınca sinir katsayınız çokça yükselebilir. Ne kadar dikkat ederseniz edin tek bir temas büyük sonuçlar doğurabilir. Erkek kedilerde ise koku bırakma sorunu yaşarsınız. Her yere işer mi? Evet işer. Dişi kedilerse misafirlerinizin önüne “garip” hareketlerle yatıp sizi utandırabilir 😀 “Ay bak seni sevdi nasıl şirinlikler yapıyo, ay ay ay yerim seni!” palavrası ise ancak kedi köpekten zerre anlamayan yakınlarınızda işe yaracaktır. Köpeğiniz misafirinizin bacağını kız arkadaşı zannedip “garip” hareketler yaptığında ise çok tanıdık hareketler olduğundan yırtma şansınız yok gibi. Neyse başka detaya girmeyeceğim 🙂
Dişileri evde önermememin bir nedeni de regl konusu. Yılda iki defa gibi regl olurlar ve bu bir kaç haftalık koltuk ve yer lekeleri anlamına gelebilir. Köpekler için bebek bezleri işe yaracaktır. Ancak dikkatli kullanmalısınız.
Erkek ve dişi köpekleri ayırmak çok kolaydır. Erkeklerin pipileri karınlarında yani altlarında olur, dişilerin organları ise kuyruk altında bulunur. Şekil olarak çok farklıdırlar, karıştırmazsınız merak etmeyin. Kedilerde belki karıştırırsınız onlarında resimlerini alta koyuyorum.
2. Sokaktan ya da barınaktan sahiplenecekseniz…
Tebrikler, en doğru kararı verdiniz. Şimdi özellikle köpek seçerken büyüklük konusundan emin olmaya çalışın. Barınak veterineri size bu konuda yardımcı olacaktır. Sokaktan alacaksanız da görebiliyorsanız anneyi bulun, bulamadıysanız iş çoğu zaman şansa kalıyor. Etrafta yavruyu ve annesini tanıyan birilerini bulmaya çalışabilirsiniz ama sonuç almanız zordur. gene de deneyin. Barınaktan aldığınız köpeğin kısırlaştırılmış olma ihtimali çok yüksektir. Zaten bilgisini barınaktan alabilmeniz mümkün. Sokaktan aldığınızda ise uygun bir zamanda lütfen kısırlaştırma işlemini yaptırın. Özellikle dişiler için. Alacağınız yavru konusunda çok hassas davranmanız gerekmez. Eğer “Ben ne olursa olsun onu bırakmam.” modundaysanız hasta ya da sağlıklı, dilediğiniz yavruyu alın. Ama sağlıklı da görünse fazla temas etmemenizi öneririm. Sokaktan alacağınız kedi köpeğin herhangi bir aşısı yapılmış olmayacağından derhal bir veterinere gitmeli aşı programına başlamalısını. Aşılar doz tekrarlıdır, yani bazen etkisi gösterebilmesi bazen de etkisinin geçici olması nedeniyle tekrar edilmeleri gerekir. Veteriner aramalarını ya da hatırlatma mesajlarını lütfen dikkate alın ve uyun.
3. Ücretli sahiplenecekseniz…
Öncelikle şunu söylemeliyim ki her ne kadar ücretsiz sahiplenmeyi öneriyor olsam da ücretli sahiplenmenin de utanılacak bir şey olmadığını düşünüyorum. Buradaki seçim tamamen bireyleri ilgilendirir, beni değil. Ben şahsen nasıl sahiplendiğinizden çok nasıl baktığınızla ilgileniyorum. Yani nasıl elde etmiş olursanız olun onun her türlü ihtiyacını karşılayıp sıcak, güvenli ve sevgi dolu bir ortam sağlıyorsanız benim için konu kapanmıştır.
Ücretli sahiplenme yaparken dikkat edilecek konu ana babayı muhakkak ama muhakkak görmektir. Mümkünse soy ağacı belli, federasyona kayıtlı damızlıkların eniklerinin edinmek gerekir. Burada tabi ki konu dönüp dolaşıp maddiyata dayandığından çok ısrarcı olamıyorum ancak lütfen kayıtlı, resmi, bu işi profesyonelce ve düzgünce yapan yerlerden ya da kişilerden alın.
Düzgün bir yerden almışsanız muhtemelen vakti gelen tüm aşıları yapılmış, karnesi çıkmış ve çiplenmiş olacaktır. Bu bilgileri ve evrakları muhakkak alın ve hemen veterinerinize gidip muayene ettirin. Muayenede ters bir durum ortaya çıkarsa hemen satıcı ile bağlantı kurup gerekli görüyorsanız iade hakkında görüşün. Değişimi düşünmeyin bence çünkü sorun her neyse muhtemelen yeni alacağınız yavruda da olacaktır. Yol yakınken iade en iyi seçenektir. Tabi siz ben alıp kendim ilgilenip iyileştireceğim diyorsanız, siz bilirsiniz…
4. Yavru seçme kriterleri nelerdir?
Yavru seçerken dikkat edilecek en önemli konu yavrunun sağlıklı olmasıdır. Bunun için hızlı bir muayene en iyisidir. Irk standartlarını aramayı konu dışı bırakıyorum çünkü onlarca ırk var ve kriterler hep farklı. Hızlı muayeneyi şu şekilde yapabilirisniz:
* Yavrunun gözlerini, özellikle göz aklarını önceleyin ve bir kırmızılık, kiraz göz hastalığı, leke ya da kanlanma olmadığından emin olun.
* Yavrunun ağzını açarak dişlerini, diş etlerini, malaklarını (dudaklarını), dilini ve damağını kontrol edin. Buralarda aşırı beyazlık, kızarıklık veya yaralar olmadığına emin olun. Özellikle papilloma virüsünü arayabilirsiniz. Bu virüs siğil gibidir, et beni gibidir, görünce anlarsınız.
* Yavrunun diş etlerine parmak ucunuzla hafifçe bastırın ve çekin. Beyazlayan yerin ne kadar sürede normale döndüğüne bakın. Bir iki saniye için normale dönmelidir.
* Burnunu kontrol edin, çok kuru ya da ıslak olmamalıdır. Burnunda akıntı olmamalıdır. Rengi ve dokusu düzgün olmalıdır.
* Yavrunun kulaklarının içini kontol edin, temiz ve kokusuz olmalıdır. Kulak ve göz çevresinde kene gibi parazitler var mı kontrol edin.
* Yavrunun karnını kontrol edin, bir tahriş ya da kızarıklık yara bere olmamalıdır. Elinizin üstüne karnına yasladığınızda ateşi olmamalıdır.
* Hazır karnına bakarken pire ve pire kakası arayın. Pirelerden kurtulmak sinir bozucu olabilir.
* Nefesini dinleyin, bir hırıltı olmadığından emin olun.
* Yavrunun kuyruğunu kaldırın ve anüsünü ve çevre tüylerini kontrol edin. Dışkı kokusu, ıslaklık ya da bulaşmış dışkı bulunmamalıdır. Varsa kaçın, oradan yavru alınmaz.
* Yavruyu yere koyup yürütün, düzgün basıyor mu, ayakları ve yürüyüşü düzgün mü kontrol edin?
* Diğer yavrularla olan iletişimini kontrol edin, oyun oynuyor olması, çevresiyle iletişim içinde olması önemlidir.
* Hareketli ve büyük yavru hep daha iyidir. Bu onun sağlıklı ve iyi emmiş olduğuna işaret eder.
Muayenede hiç bir sıkıntı gözünüze çarpmadıysa ne ala. Ama genelde bir şeylere rastlarsınız, bu durumda yapacağınız şey karar vermektir. Parazit gibi kolay iyileşecek bir durumsa pek sıkıntı değil. Ancak daha ciddi sorunlar gördüyseniz ya almaktan vazgeçin, ya iyileştirildikten sonra alacağınızı söyleyin ya da veteriner muayenesi istediğinizi söyleyin. Ancak genelde içe sinmeyen yavruyu almamak en iyi karardır.
Bu anlattıklarım tahmin edeceğiniz gibi ücretli satın alma ile ilgiliydi. Ücretsiz sahiplenmede ise herhangi bir kriter yok. Alın, kurtarın, büyütün… Hepsi bu 🙂
4. Evinizde başka kedi köpeğiniz de varsa…
Evinizde özellikle aynı türden canlar varsa muhakkak en az 2 hafta, mümkünse bir ay, ama en iyisi 1 aydan az olmamak üzere aşı takvimi tamamlanana kadar yeni geleni karantinaya almanız gerekir. Çoğu hastalık oldukça bulaşıcıdır ve yeni gelen eskiyi, ya da eskisi yeni geleni hasta edebilir. Bunun önüne geçmenin en kolay yolu karantinadır.
5. Yeni gelen kedi köpek nasıl beslenmelidir?
Eğer sokaktan bir can sahiplenmişseniz muhtemelen aç olduğundan ne verseniz yiyecektir. Bu nedenle yaşına uygun şekilde kuru ve/veya yaş mamayla beslemenizi öneririm. Henüz emen bir bebek kurtardıysanız kedi/köpek süt tozlarından edinmelisiniz. Veterinerlerde ve internette var. Daha sonra mamalara geçebilirsiniz. Ne sıklıkla ve ne şekilde besleyeceğiniz canın türüne, ırkına ve yaşına göre değişecektir. Söz gelimi 3 aylık iri ırk bir köpek sahiplendiyseniz onu bir yaşına kadar yavru kuru ve yaş mamalarıyla beslemelisiniz. 3 aya kadar günde 5 sefer (2 yaş 3 kuru), 3-6 arasında 4 sefer (2 yaş 2 kuru), 6-9 ay arasında 3 sefer (1 yaş 2 kuru), 9-12 ay arasında 2 sefer (1 yaş 1 kuru) olacak şekilde yavru mamasıyla besleyebilirsiniz. Bir yaşını doldurduktan sonra günde 2 sefer yetişkin mamasıyla beslemelisiniz. Beslemeyi sabah akşam hep aynı saatlerde yapmalısınız ve muhakkak hep aynı kişi yapmalı. İki yaşından sonra ise dilerseniz öğünü teke düşürebilirsiniz, duruma göre. Ama 2 olarak devam etmeniz daha iyidir. Sürekli önünde mama olması doğru bir beslenme değildir, ev yemeği kesinlikle vermemelisiniz. Mama yedikten sonra en az 1 saat yürüyüşe çıkarmamalısınız.
Önünde her zaman bol ve temiz su bulunmalıdır.
Bundan başka konu ve detaylar artık başka bir yazıyı hakediyor. Sorularınız varsa lütfen çekinmeden aşağıya yazın, en kısa zamanda cevaplayalım.
Faydası olması dileklerimle.
Ersin
Yorum yazın